İskandinav mitolojisinin Fimbulwinter efsanesinin, MS 536 yılında yaşanan bir iklim felaketine dayandığına dair yeni kanıtlar ortaya konulmuştur. Araştırmalar, Fimbulwinter'ın tarihsel gerçeklerle bağlantılı olabileceğini göstermektedir.
Fimbulwinter ve iklim felaketi
Danimarka Ulusal Müzesi'nden araştırmacıların yürüttüğü yeni bir çalışma, İskandinav mitolojisindeki kıyamet senaryosu Ragnarök’ün habercisi sayılan Fimbulwinter (Kudretli Kış) efsanesinin, tarihte yaşanmış gerçek bir felaketten esinlenmiş olabileceğini ortaya koymuştur. Nors mitolojisinde Fimbulwinter, üç yıl süren ve yaz mevsiminin hiç yaşanmadığı bir kış dönemi olarak betimlenmektedir. Efsaneye göre, bu süreçte kar her yönden yağıyor, sıcaklıklar düşüyor ve kıtlık tüm dünyayı etkisi altına alıyordu.
Bilim insanları ve tarihçiler tarafından “tarihteki en kötü yıl” olarak nitelendirilen MS 536’da, Kuzey Yarımküre’de meydana gelen üç büyük volkanik patlama sonucunda “volkanik kış” olarak adlandırılan bir dönem başlamıştır. Bu felaket, dünyayı kül ve sülfür gazlarıyla kaplayarak güneş ışığının yeryüzüne ulaşmasını engellemiştir. "Journal of Archaeological Science: Reports" dergisinde yayımlanan çalışmada, araştırmacılar Tunç Çağı’ndan Viking Çağı’na kadar Danimarka’daki tarım uygulamalarını incelemişlerdir.
Tarım üzerindeki yıkıcı etkiler
Ekip, 6. yüzyıldan kalma 100’den fazla meşe ağacı örneğini analiz ederek, MS 539-541 yılları arasında ağaç halkalarında neredeyse hiç büyüme olmadığını tespit etmiştir. Danimarka Ulusal Müzesi’nden kıdemli araştırmacı Morten Fischer Mortensen, bu durumu şu sözlerle açıklamaktadır: "Ağaçlar büyüyemediğinde tarlalarda da hiçbir şey yetişemiyordu. Herkesin tarımla geçindiği bir toplumda bunun yıkıcı sonuçları oldu. Tahıl üretiminde dramatik bir düşüş yaşandı, insanlar bölgeleri terk etti ve ormanlar terk edilmiş tarlaların ötesine yayıldı."
Nüfusun azalması ve arkeolojik bulgular
Araştırmacılar, Norveç ve İsveç’te nüfusun yarısının öldüğünü ve Danimarka’da da benzer bir durumun yaşanmış olabileceğini belirtmektedir. Söz konusu dönemden kalan arkeolojik bulgular arasında çok sayıda altın hazine bulunması, halkın güneşin geri dönmesi umuduyla tanrılara değerli eşyalarını kurban ettiğini düşündürmektedir.
Ayrıca, hayatta kalanların daha az güneş ışığına ihtiyaç duyan çavdar gibi alternatif tahılların ekimine yöneldiği gözlemlenmiştir. Mortensen, "Çavdar ekmeğinin bu dönemde ortaya çıkmış olması ilginç bir düşünce. Belki de çavdar ekmeğine olan düşkünlüğümüz bir iklim krizinden doğdu," şeklinde ifade etmiştir.
Mitolojik ve tarihsel bağlantılar
Araştırmanın yazarları, mitolojik Fimbulwinter’in bu tarihsel olaylardan esinlendiğine dair kesin bir kanıt olmadığını, ancak benzerliklerin dikkat çekici olduğunu vurgulamaktadır. "Bu tür mitler hayal ürünü olabilir, ancak uzak geçmişten gelen bir gerçeğin yankısını da içerebilirler," diyerek tarih ve mitolojinin birbirine nasıl dokunduğunu göstermektedirler.